Açığa alınmış bir Los Angeles polisi, uzaylı istilasının ardından sağ kalanlarla iş birliği yaparak katliamı durdurmaya ve tutsak insanları kurtarmaya çalışır.
Genç bir çift olan Ben (Stephen Dorff) ve Hazel Slater (Melissa George), kısa süre önce son derece trajik bir olay yaşamıştır. Tek çocukları Molly’i beklenmedik bir şekilde kaybetmelerinin ardından sarsılan çift, şimdilerde İrlanda’ın engebeli bir deniz kıyısında doğayla iç içe olan bir oteli yenileyerek hem kendilerine bir uğraş bulmaya; hem de kızlarının acı kaybını atlatmaya çalışmaktadır. Ancak içerisinde kızlarıyla bolca anılarının bulunduğu bu yerde, bunu atlatmak pek de kolay olmayacaktır.
Son zamanlarda garip olaylar yaşamaya başlayan Ben, her yerde birtakım yazılar ve ailesiyle birlikte olduğu bir görüntüyü görmektedir. Gün geçtkçe bu durumdan fazlasıyla rahatsız olan ve gördüklerinin rüya veya gerçek olup olmadığını da fark edemeyen Ben, en sonunda kendisinin lanetli olduğunu düşünmeye başlar. Fakat bir süre sonra gördüğü bu rüyaların birinde uyanan Ben, rüyada hareket edebildiğini gördüğünde; bunun kızını geri getirebileceğine karar vererek ona doğru yürümeye başlar. Ancak Ben’in karşılaşacağı tek şey, bazı gerçekler olacaktır. Yine de kızını bu rüyanın içerisinden çıkarabilmek için umudunu kaybetmeyen Ben, her geçen gün daha da kötü bir hal almaya başlayacaktır. Ancak yavaş yavaş tüm parçaları birleştirmeye başlayan Ben, kızını bu rüyanın içerisinden kurtarmayı başarabilecek midir?
Çocuğunu kaybetmesiyle hayatı mahvolan polis Ray (Ziegler) ve onun amiri Kane, bir psikopat tarafından kaçırılmış ve etrafı patlayıcılarla sarılmış çocuğu kurtarmak zorundadırlar.
Bir kadın, 25 yıl önce bir fırtınada öldüğünü gördüğü 12 yaşındaki bir çocuğun hayatını şimdi benzer bir fırtınada televizyondan kendisine ulaşarak kurtarma fırsatını yakalar. Dobaara'nın hikayesi korkunç bir fırtınanın arka planında ortaya çıkıyor ve açılış sahnesi 1996'da geçiyor. Film bizi Pune'nin, Hinjewadi kolonisinde yaşayan Aney adlı 12 yaşındaki bir çocukla tanıştırıyor. Bir akşam, hastalıklı bir merakla, komşusunun bungalovundaki garip sesleri araştırmak için pencerelerinden dışarı bakar. Şiddetli bir fırtınanın ortasında annesinin dikkatini çekiyor çünkü annesi neler olup bittiğini tam olarak anlamıyor. Kötü havalarda Aney'i dışarı çıkarmak istemez çünkü çok hassastır ve hemen hasta olabilir. Aney, yıldırımın şiddetlendiğini duyduğumuzda gergin bir şekilde evinden çıkıyor ve yan kapıya gidiyor. Aney, yerdeki kan lekelerine bakarken bir şeylerin gerçekten yanlış olduğunu fark ettiğinde vücudu kaldırması gereken bir korkuyla dolar. Gözlerinin önünde ne olduğunu anlayamadan karşısına bir adam çıkar ve onu canı pahasına kaçmaya zorlar ve ona çarpan bir itfaiye aracı trajediye neden olur. Film daha sonra günümüze döner ve bizi yeni karakterlerle tanıştırır.
Filmin sonunu biraz zor getirdim.Bazı gençlik filmlerini çok başarılı buluyorum doğru fakat bu film gerçekten bir türlü bitmek bilmedi.Fazlaca çocuksu bir film.Belki yaş itibari ile küçük olanlar filmi beğenebilir ama ben vasat buldum.
modern zamanın gençlerinden Mack ve Brady gerçek dünyayı ziyaret eder; Lela, Tanner, Butchy, sörfçü ve bisikletçi diğer çocuklarla birlikte sahil partisi değişik bir filme dönüşecek!
Billy ve Ingrid, büyük kızları Sofia’nın nişanlısı olan Adan ile ziyarete gelip, planlarından bahsettiğinde oldukça şaşırır. Çünkü Sofia ve Adan evlilik hazırlığındadır. Meksika’da gerçekleşecek olan düğün için hazırlıklar başladığında aile ilişkileri test edilir.
Elric kardeşler şimdiye kadarki en zorlu rakipleriyle tanışıyorlar: alnında büyük bir yara izi olan yalnız bir seri katil.
Babaları tarafından küçük yaşta terk edilen, annelerini de kısa süre önce bir hastalığa kurban veren Edward ve Alphonse Elric kardeşler, yasak olmasına rağmen simya yardımıyla annelerini diriltmek isterler. Ancak sonuç korkunç olur: Alphonse bütün vücudunu, Edward ise sağ kolunu kaybeder, kardeşini tamamen yitirmemek için Ed, sol bacağını da feda ederek kardeşinin ruhunu içi boş bir zırha bağlamayı başarır. Bu andan sonra kardeşler, eski vücutlarını tekrar alabilmek için filozof taşını bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıkarlar. Japonyada aynı isimle yayınlanan dünyaca ünlü anime-manga dizisinin ilk film versiyonudur.
Hayatı boyunca kurallara uyarak yaşayan, bu zamana kadar da hiç kimseye yanlışı olmayan Frank (Billy Budinich) isimli bir adam; günün birinde hiç görmek istemeyeceği bir şeyle karşılaşır. Karısını kendisini aldatırken yakalayan bu genç adam, yaşadığı bu talihsiz olayın ardından paramparça olur. Bu zamana kadar iyi biri olmasının kendisine bir şey katmadığını düşünen ve artık hayatını kendi isteği doğrultusunda yaşamaya karar veren Frank’in yolu, günün birinde yıkık dökük bir striptiz kulübüne düşer. Burada çalışan Penelope (Caylee Cowan) isimli genç bir dansçıyla tanışan Frank, bir süredir yaşadığı duygusal boşluk nedeniyle; Penelope’in kendisine gösterdiği ilgiyle beraber ona aşık olur.
Penelope’in de acımasız patronuyla birlikte uzun süredir kirli işlerin içinde olması, genç kadının artık bu hayattan bezmesine neden olmuştur. Frank’i kendisi için bu hayattan bir çıkış yolu olarak gören Penelope, onunla birlikte kaçmaya karar verir. Batı’ya doğru yola çıkarak tüm hayatlarını geride bırakan bu iki gencin, bu yolculuğun onlara neler getireceği hakkında hiçbir fikri yoktur. Yolculukları sırasında bir restorana uğrayan bu çift, burada Chisos (Johnathon Schaec) adında bir tarikat lideriyle karşılaştığında; bu yolculuk onlar için büyük bir kabusa dönüşecektir.