Bildiği tek aileyle yaşamak için hiçbir şeyden vazgeçmeyecek olan kaçak bir koruyucu çocuğun ilham verici hikayesi: LA'in kızak sırasının sokaklarında yaşayan evsiz, akıl hastası gazi babası.
Kız kardeş Tse, Amerika'ya kaçak yollarla giren bir göçmendir. Amerika'ya geliş amacı ise ondan kaçırılıp New York'ta evlat edinilen kızını bulmaktır. Ona Tayvan'lı, Yılankafa adında bir adam yardım eder. Yılankafa'nın bunu yapma sebebi ise Tse'nin ona borçlu kalması ve Amerika sınırları içerisinde ona 57.000 dolar ödeyene kadar çetenin pis işlerinde kullanılması ve hayat kadınlığı yapmasıdır. Çin mahallesinin yeraltı dünyasında hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapan Tse, ilk müşterisinin odasına girdiğinde yan odadan kavga sesleri duyar. İrkilip dışarı çıktığında ise meslektaşı olan kıza yardım etmek için adama saldırır. Ve karşılığında mekânı yöneten kişi tarafından iyice bir hırpalanır. O sırada mekânda bulunan bütün teşkilatın başında yer alan Anne lakaplı Dai Mah, Tse'nin mekân sahibi ile olan öldüresiye kavgasına şahit olur.
Kavgada galip gelen Tse'ye onları Amerika'ya taşıyan lojistik örgütünü FBI'ya satan köstebeğin başına neler geldiğini gösterir. Tse ona zayıf biri olmadığını her türlü işte çalışabileceğini söyler. Dai Mah onu bir teste sokar. Şarjörü boş bir silahı Tse'ye uzatır ve ''Aileyi satanın cezası ölümdür. Bu adam aileyi sattı. Seni de sattı. Ona ceza vermelisin'' der. Tse bunun üzerine tetiği çeker. Dai Mah gözlerine inanamaz. Yaşlı Dai Mah yerine geçirebileceği, işleri emanet edebileceği kimse olmadığını düşünmektedir. Buna kendi oğulları da dâhil.
Clare, 1920’ler hayatını beyaz gibi davranarak yaşamaya karar veren açık tenli siyahi bir kadındır. Kendisi gibi olan okul arkadaşı Irene ise Afro-Amerikan toplumunun içinde yaşar. Yıllar sonra yeniden bir araya gelen Clare ve Irene, seçimleri nedeniyle çatışma yaşar. Renk çizgisinin zıt taraflarında yaşamayı seçen Clare ve Irene, zamanla birbirlerini kendi dünyalarına çeker.
Evliliklerini kurtarmak isteyen genç bir çift iyi bir teklifi kabul ederek hayallerindeki eve taşınır. Ama rahatsız edici olaylar, evin karanlık mazisini ortaya çıkarır.
Sir Alex Ferguson sayesinde Manchester United efsanenin başta olduğu süre boyunca 13 Premier Lig şampiyonluğu, beş FA Kupası ve iki UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanmıştır. Jason Ferguson’un yönetmenliğini üstlendiği belgeselde Mark Monroe’da yapımın senaristliğini üstlenen isimdir. Sir Alex Ferguson hayatına odaklanan belgeselde Eric Cantona, Alex Ferguson ve Jason Ferguson’da başrol kadrosunu oluşturan ekiptir.
İçine kapanık Girona öğrencisi Nacho, şehrin Çin Mahallesi'nden iki suçluyla tanışır ve yaz aylarında hayatını değiştirecek bir hırsızlık ve soygun saldırısına karışır.
Peter, Noel'de ailesinin yanına gitmeye karar verir. Bekar olduğu için ailesinin sürekli yargılamasından sıkılan Peter, en yakın arkadaşı Nick'i tatil için ona katılmaya ikna eder. Peter ve Nick, bu süreçte bir ilişki içindeymiş gibi davranacaktır. Ancak Peter'ın annesi ona yakışıklı antrenör James ile bir randevu ayarladığında planları alt üst olur.
Bir terzi, yıldırım çarpması sonucu özel güçler kazanır, ancak doğduğu şehrin süper kahramanı olmak için beklenmedik bir düşmanı alt etmesi gerekmektedir.
Lucas elmaslı ticaret yapan ABD'li bir ticaret adamıdır. Kaynağı belirsiz olan nadir mavi elmasları satmak için Rusya'ya gider. Yaptığı anlaşma çökmeye başlarken Rus bir kafe sahibi Katya ile küçük bir Sibirya kasabasında yakınlaşır. İkilinin ilişkisi kısa sürede saplantılı bir hal alır. Lucas'la Katya'nın ilişkisi derinleşirken, Lucas kendisini kurtarmayı başaramadığı elmas ticaretinin tehlikeli dünyasını da keşfedecektir. Amerikalı adam umutsuzca çıkışı olmayan bir dünyadan çıkmaya çalışırken iki bölge kesişmeye başlayacaktır.
Alex, üniversite birinci sınıfta okuyan bir öğrencidir. Kendisini yalnız ve mutsuz hisseden Alex, 1500 mil uzakta bulunan evine geri dönmemek için bir neden bulmaya çalışır. Shithouse'da bir partiye giden Alex burada Maggie adında bir kızla tanışır. Çok farklı ailelerden gelen iki genç arasında farklı bir bağ oluşur.