Martha Stewart'ın olayları ilk ağızdan aktardığı bu samimi belgesel, yaşam tarzı ikonunun durdurulamaz yükselişini, ani düşüşünü ve güçlükle başardığı geri dönüşünü konu alıyor.
Baron, yakın zamanda hapse atılmıştır. Burada, firar konusunda bilgi ve deneyim sahibi hücre arkadaşı Otis ile dostluk kurar. Hapishaneden kaçış planları, bu yeni arkadaşlık sayesinde farklı bir boyut kazanır...
Bu kısa belgeselde otizmli bir genç, bir harf panosu kullanarak sesini ilk kez duyuruyor ve kendini ifade edebildiği neşe dolu bir dünyaya adım atıyor.
Sessiz bir Arizona kasabasındaki polis şefi, birdenbire aynı adı taşıyan iki kadının arka arkaya öldürülmesiyle karşı karşıya kalır.
Serebral palsili oğluna yardım etmek için her şeyi göze alan Bárbara, deneysel bir tedavi için ailesini Hindistan'a götürür.
Amerikalı zengin bir bekar, eski kız arkadaşının 20 yıl önce oğlunu doğurduğunu ve çocuğun kısa süre önce bir trafik kazasında öldüğünü öğrenir. Oğlunun cenazesi için geldiğinde bir yandan hayatındaki seçimleri değerlendirirken bir yandan da ölen oğlunu, ona hiç olmadığı kadar yakın olan insanlar aracılığıyla dolaylı olarak tanımaya başlar.
10 Rillington Place'teki kadınlara ne oldu? Bu soru, İngiltere'nin en ünlü seri katillerinden biri olan John Christie'nin kan donduran hikayesinin odağında yer alır. Christie, çoğu suçunu Londra'nın Notting Hill bölgesinde bulunan bu meşhur teraslı evde işlemiştir. Bu film, John Christie'nin cinayet serisini ve bu süreçte yaşanan adaletin yanlış uygulanmasını etraflıca ele alıyor. Kurbanlarının çoğunu, evinin gizli köşelerinde acımasızca öldürmeden önce, güvenini kazandığı kadınlar arasından seçmiştir. Özellikle trajik olan, masum bir adamın - Timothy Evans'ın - bu suçlar nedeniyle idam edilmesidir. Evans, karısı ve küçük kızının ölümü ile haksız yere suçlanmış ve yaşamı sona erdirilmiştir. Film, bir yandan bu talihsiz adalet hatasının acı sonuçlarını gözler önüne sererken, diğer yandan Christie'nin gerçek yüzünü ve psikopat zihnini keşfetmeye çalışıyor. 10 Rillington Place'teki bu dehşet verici olaylar, izleyiciyi hem suçun karanlık derinliklerine çekiyor hem de adalet sisteminin ne denli savunmasız olabileceğini sorgulamak zorunda bırakıyor. Film, gerçek olaylardan yola çıkarak izleyiciye gerilim dolu anlar yaşatıyor.
Fransa'nın en meşhur soyguncularından Bruno Sulak'ın 1980'lerde yaşadığı gerçek olaylardan esinlenmiştir. Pek çok soygun düzenleyen ama şiddete başvurmayan Bruno, polis gözetiminden tekrar tekrar kaçıp her seferinde sevgilisi ve suç ortağı Annie ile buluşarak kamuoyunun dikkatini çekti ve hem Fransa'nın bir numaralı halk düşmanı hem de özgürlük sembolü hâline geldi.
Filmde, Ali ile Leyla’nın birbirlerine kavuşmak için verdikleri mücadele anlatılır. Amca çocukları olan Leyla ile Ali çocuk yaşta birbirlerini ömür boyu seveceklerine dair yemin ederler. Fakat Ali’nin ailesi farklı bir yere göç edince ikili birbirinden ayrılmak zorunda kalır. İkilinin yolları yıllar sonra tekrar kesişir. Bir araya gelen iki genç evlenmek ister. Fakat aileler arasındaki kavga ve Leyla ile evlenmek isteyen Hamza’nın plânları evliliklerine engel olur. Ancak önlerine çıkan engeller iki genci yıldırmayacaktır. (Yiğitalp Ertem)
Kızı Toskana'daki harap bir villayı almaya karar verdiğinde, onu vazgeçirmek için İtalya'nın yolunu tutan Eric bunun yerine güzellik, romantizm ve yeni bir amaçla karşılaşır.