Leah, on yaşında, geniş bir papaz evinde yaşıyor. Bu ev, kaybolmuş ruhlar ve yardıma muhtaç insanlarla dolu. Gündüzleri ev, insanlarla şenlikli ve hareketli; ancak gece olduğunda, ortalık kararır ve ev bomboş kalır. Bu karanlık ve sessizlik, Leah'nin kabuslarının zihninde dolaşmasına zemin hazırlar. Ancak her gece, Leah'ya sürpriz ziyaretlerde bulunan küçük bir misafir vardır. Bu ziyaretçi, Leah'ın karanlık dünyasına bir ışık tutar ve ona yalnız olmadığını hissettirir. Geceleri Leah'nin yatağının kenarına sessizce sokulan bu ziyaretçi, onun en karanlık anlarında bile bir dost, bir sırdaş olur. Leah, bu gizemli dostu sayesinde geceleri artık daha az korkar ve kabuslarına karşı bir cesaret bulur. Kim bilir, belki de bu küçük gece ziyaretçisi Leah'nin hayatına gönderilmiş özel bir melektir. Bu öykü, küçük Leah'nin, hem iç dünyasında hem de çevresindeki karmaşık hayatında yalnız olmadığını keşfetmesinin güzel bir anlatımıdır.
Benzersiz, şarkılara konu olan, ebedi bir aşk… Film, Efsanevi müzisyen Leonard Cohen’in bir dönem sevgilisi, her daim esin perisi, “So Long, Marianne” şarkısına adını veren Norveçli Marianne Ihlen ile yaklaşık 6 yıl süren birlikteliğine odaklanıyor.
Alex Holmes, dayanıklılığın hareketli bir portresinde, 24 yaşındaki Tracy Edwards'ın ve Whitbread Round the World Race'e katılan ilk tamamı kadın yelkenli mürettebatın eşi görülmemiş yolculuğunu anlatıyor.
1960’lı yıllarda, Afrika ve İtalya kökenli Amerikalı gangsterler arasında gerginliğin had safhaya ulaştığı New Jersey’de geçen filmde, genç Anthony Soprano, Newark tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birinde büyüyor ve bu süreçte amcası Dickie Moltisanti’yi örnek alıyor. Moltisanti’nin bu genç adam üzerinde yarattığı etki ise onun her şeyiyle Tony Soprano’ya dönüşmesine yol açıyor.
Ziad artık ne çevresini ne geçmişini ne de eski dostlarını tanımaz haldedir. Tam bir kaosa sürüklenen Ziad hiçbir şeyi doğru yapamamaktadır. Öyle ki Ziad bir kadına bile yakınlaşamaz. Başta kendini geri çekmeyi düşünse de Ziad dostunun ölümünü unutamaz ve onun öcünü almak ister. Fakat her şey o kadar basit değildir ve bu yeniden alışmaya çalıştığı dünya da işler eskiden olduğu gibi yürümemektedir. Ziad şu anki zaman da gençlerin ne denli bilinçsizce olayların içine sürüklendiği ve halkın bağnaz tavırlarını sürdürdüklerini gördüğünde olayları daha bir dikkatlice ele almaya karar verir. Fakat her ne olursa olsun bu dostunun öldüğü gerçeğini değiştirmemektedir ve Ziad bir kere dostunun intikamını almaya karar vermiştir. Ziad dışarı çıktığında gördüğü tutarsızlıklara rağmen halen intikam peşinde koşacak mıdır? Ziad ne zaman şu an ki dünyaya ayak uydurmayı başaracaktır? Ziad sadece uzun bir süredir mülteci kampında kaldığı için mi bu denli yabanidir yoksa Ziad’ın bu durumunun ardında gizlediği nedenleri de var mıdır?
Bir efsane gençlerin arasında dolanmaktadır. Bu efsaneye göre Maça Kraliçesi adında korkunç bir ruh vardır ve bu ruh çağırıldığı zaman, her kim çağırmışsa o kişilerin ruhlarını almadan geri dönmemektedir.
Ancak Maça Kraliçesi kolay bir şekilde çağırılmamaktadır. Yeterince cesur olmak, karanlıktan korkmamak ilk şartlardır. Bu ritüele göre karanlıkta yeterince cesur birisi bir aynaya bir merdiven ve bir kapı çizmelidir. Sonrasında ise Kraliçenin adını üç defa söylemelidir. Bu hikâyeyi duyan ve buna kesinlikle inanmayan dört arkadaş bir gün bunu deneyip, bu efsanenin gerçek olmadığını kanıtlamaya karar verirler.
Evli bir çift, sadık bir lise öğretmeni tarafından yapılan endişe verici bir keşif, yıldız öğrencisi statüsünü tehdit etmesinden sonra, savaşın parçaladığı Eritre'den evlat edinilmiş idealize edilmiş oğulları imajını hesaba katmak zorunda kalır.
Bir flört uygulamasında ruh eşiyle tanışan Los Angeleslı yazar, Noel'de adama sürpriz yapmak için ülkenin öbür ucuna uçtuğunda sahte profille kandırıldığını anlar.
Ünlü ancak şanssız bir yazar olan David Stone'un hayatı, gangter Meyer Lansky'nin kendisini aramasıyla bambaşka bir hal alır. Yetkililer yıllardır Lansky'nin milyonlarca doları nerede sakladığını bulmaya çalışmaktadır. Lansky'nin Stone'u aramasının nedeni ise hayatı hakkındaki anlatılmamış gerçekleri ortaya çıkarmak istemesidir.
Orta Doğu'da katıldığı onlarca çatışmadan sağ kurtulan ve evine dönen genç kadın Clare, 13 yaşındaki oğlunun kaçırılması ile yeni bir savaşın eşiğinde durmaktadır. Eski bir asker olan acılı anne öfkeden deliye döner. Kendisinden fidye isteyen adamların lideri olan baba lakaplı adamı bulup imha etmek için harekete geçen Clare, kadın olduğu için kendisini küçümseyen herkesi yok edecektir.