Genç bir kız olan Blake gerçek aşkın peşinde koşmaktan sıkılmış ve umutsuzluğa kapılmıştır. Tam da bu dönemde aşk ile daha iyi bir hayat arasında bir karar vermeye çalışır ancak bu o kadar da kolay olmayacaktır.
Yetişkinlerin zaten düz olan dişlerine diş teli taktığı kimi çocukların birden bire golden retreiver köpeklere dönüştüğü ve orta sınıf Amerikan aileleri arasında ki kibarlık ve gösteriş yarışının ekstrem düzeylere vardığı bu sürrealist ve gerçek anlamda renkli filmde konumuz, Jill ve Lisa'nın bu çarpık toplumda ki hayatlarını anlatıyor. Herkesin golf arabası sürdüğü bir dünyada bu durmak bilmeyen kibarlık ve gösteriş yarışıyla yanıp tutuşan Lisa, Jill'in hayatını sistematik olarak yavaş yavaş pasif aktif bir savaşla ele geçirmeye başlıyor ve bu yoldaki ilk adımı ise yeni doğan bebeğini Jill'in kendi rızasıyla ona vermesi tetikliyor. Çocuğunun eksikliğini günden güne daha ağır hisseden Jill hatasını anladığında iş işten geçmiş oluyor ve her adımda hayatı bir katman daha kötüye gidiyor. Güzel ve beklenmedik bir senaryo, akıllıca yapılmış şakalar ve absürd bir dünya ile bu film hem bize eğlenceli bir seyir keyfi verip hem de yaşadığımız dünyayı sorgulamamıza neden oluyor.
Babasının ölümünü kabullenmeyen 19 yaşındaki Jonathan Breech (Cillian Murphy), çalıntı bir araba ile korkunç bir kaza geçirince, ona iki seçenek sunulur. Ya hapse gidecek ya da rehabilitasyon merkezinde belirli bir süre psikiyatrik tedavi görecektir. Hapishane yerine hastaneyi seçen Jonathan’ın istediği tek şey yalnız kalmaktır. Hayatla tüm bağlarını koparıp kendi içine dönen Jonathan, burada tanıştığı Toby (Jonathan Jackson) ve Rachel (Tricia Vessey) ile yaşama yeniden sarılacaktır.
Roy, araba parçaları alıp kendi arabasını toplamaktan büyük zevk duymaktadır. Ancak yaklaşan büyük yarışın heyecanı içindeyken küçük kızının tatil için yanına gelmesi onu zora sokar.
Bebek bekleyen bir çift hafta sonu tatili için doğa içerisinde sakin bir otele giderler. Ancak bir süre sonra otelin aslında istenmeyen bebeklerin ve annelerin öldürüldüğü lanetli bir doğumhane olduğunu keşfederler ve bu tatil bir ölüm kalım savaşına döner.
Uyumsuz’da sistemi alt üst eden bilgileri ortaya çıkardıktan sonra, Tris ve Dört’ün, Şikago’yu çevreleyen duvarların dışına kaçması gerekmekte, hayatlarında ilk defa bildikleri tek şehri ve sevdiklerini bırakmak zorundadırlar. Tris ve Dört’ün, Şikago duvarlarının arkasında devam etmekte olan ve bütün insanlığı tehdit eden savaşta kimden yana olacaklarına hızlı bir şekilde karar vermesi gerekecek ve Tris hayatta kalabilmek için cesaret, sadakat, fedakarlık ve aşk arasında imkansız bir seçim yapmaya mecbur bırakılacak.
Tinder'ı hepimiz biliyoruz ve çoğumuz da zaman zaman kullanıyoruz. Üstelik modern çağın çöpçatanlığını yapan bu tür uygulamalardan artık piyasada fazlasıyla mevcut. Kimileri aşkı bulmayı umut ederken, kimileri kısa süreli ilişkiler, sadece bir gecelik partner arıyor ve hatta birbirleriyle eşleşmeye çalışan çiftler bile görebiliyorsunuz. İşte filmin adı da bu uygulamalardan birisine işaret ediyor. Uygulamamızın adı Biz. Varlıklı bir İtalyan ailenin oğlu olan Nick kız arkadaşıyla birlikte LA'de yaşamaktadır ve yakın zamanda İsa rolünü oynayacağı bir film çekimi için Roma'ya gitmek üzeredir. Kız arkadaşı ise Biz uygulaması üzerine tezini hazırlamaktadır. Bir akşam Nick'le birlikteyken ondan yardım ister ve Nick'in telefonuna uygulamayı yükler. Sahte bir profil oluştururlar ve amaçları tez için veri toplamaktır. Nick Roma'ya vardığında uygulamada biriyle eşleşir ve sohbet etmeye başlar.
High Ground, izleyiciyi 1930’lu yılların Avustralya’sına davet ediyor ve I. Dünya Savaşı’nda keskin nişancı olarak savaştıktan sonra Kuzey Avustralya’da polis olarak yaşamını sürdüren Travis karakterini mercek altına alıyor. Yerli bir kabilenin katliamıyla sonuçlanan bir operasyonun kontrolünü kaybeden Travis, üslerinin bu olayın üstünü kapatmaya çalışmasına rağmen gerçekleri öğrenmek için bir yolculuğa çıkıyor. Travis’in bu yolculuğu, saklı kalmış olayların gün yüzüne çıkmasını sağlıyor.
Ip Man’den aldığı yenilgi sonrasında sıradan bir hayat sürmeye çalışan Cheung Tin Chi’nin bu sefer başı daha büyük bir belaya girer. Bar Street’te uyuşturucu satan bir çeteye karşı mücadele verir.
Uncle Frank ile 1973 yılının yaz aylarına gidiyoruz. Genç bir kız olan Beth Bledsoe, New York'ta okuyabilmek üzere taşrada yaşayan ailesinin yanından ayrılır ve amcası Frank'in yanına gelir. Aynı zamanda Frank de saygıdeğer bir edebiyat profesörüdür. Beth, çok zaman geçmeden Frank'in eşcinsel olduğunu fark eder. 10 yılı aşkın süredir sevgilisi Wally ile birlikte yaşıyordur ve bunu bir sır olarak saklamıştır. Frank'in babasının aniden ölmesi üzerine Frank'in ailesinin yanına gitmesi gerekmektedir. Beth de bu yolculukta ona eşlik edecektir. Tabii Wally de onlara gizlice eşlik eder. Yolculuk boyunca derinlere gömülmüş duygular, travmalar birer birer ortaya çıkar.