Natalie, yeni taşındığı apartmanında komşular arasında süregelen anlaşmazlıkları çözmeye çalışan bir kadındır. Apartmandaki huzursuzluk, binada yaşayan herkesin yaşam kalitesini düşürmektedir ve Natalie, bu duruma kayıtsız kalamayan yapısı gereği bir çözüm arayışına girer. Başlarda yalnız olan Natalie’ye yardım eli uzatan beklenmedik bir kişi olur: apartmanın teknik işlerinden sorumlu olan görevli. Bu görevli, normalde olaylara karışmaktan kaçınan birisidir, ancak Natalie'nin kararlılığı ve olumlu enerjisi onu harekete geçirir.
Natalie, insanların birbirini daha iyi anlaması için çeşitli etkinlikler düzenler, bu sayede komşular arasında dostane ilişkiler kurulmasını hedefler. Film boyunca, Natalie ve teknik görevli, komşular arasındaki buzları eritmek için sıkı bir ekip çalışması yaparlar. Başlangıçta çekimser kalan teknik görevli, zamanla Natalie'nin yöntemlerinin etkili olduğunu fark eder ve onun yanındaki yerini daha da sağlamlaştırır.
Film, izleyicilere topluluk bilincinin önemini ve birlikte yaşamanın getirdiği sorumlulukları hatırlatıyor. Komşuluk ilişkilerinde empati ve iletişimin ne denli önemli olabileceğini gösteren bu hikaye, izleyicilere sıcak ve öğretici anlar sunar. Film, sonuna kadar ilgi çekici gelişmelere sahne oluyor ve Natalie’nin çabalarının nelere yol açacağını merakla izleten bir yapıya sahip.
Filmde, aşk ile minnet duyguları arasında tercih yapmak zorunda kalan bir kadının hayatı anlatılır. Şeref, yıllardır evlat hasreti çekmektedir. Fakat karısını ve çocuğunu doğum esnasında kaybeder. Aynı gün bir kaza geçirir. Bir daha baba olamayacaktır. Çektiği mahrumiyeti çevresindeki insanlara yardım ederek gidermeye çalışır. Yusuf’la Ayşe’nin nişanlanmalarına da o ön ayak olur. Yusuf, ekibiyle birlikte bir araştırma için dağdaki madene doğru yola çıkar. Düğün, dönüşte yapılacaktır. Yusuf’un dağdan dönmesini bekleyen Ayşe, büyük bir acıyla sarsılır. Nişanlısı ve ekibi çığ altında kalmıştır. Kader, beklenmedik bir yol çizmiştir onlara.
On yaşındaki Max Mercer, ailesi tatil için Japonya'dayken yanlışlıkla unutulur. Bu yüzden paha biçilmez bir yadigarı geri almaya çalışan evli bir çift, gözünü ailesinin evine diktiğinde onu izinsiz girenlerden korumak Max'e kalmıştır ve onları dışarıda tutmak için ne gerekiyorsa yapacaktır.
Marsilya'da yaşayan 60 yaşındaki Rosa, hayatını ailesine ve politikaya aynı fedakarlık duygusuyla adamıştır. Özellikle Rosa, Fransız Sosyalist Partisi'nin birliğini sağlayabilecek tek kişi olduğu için herkes onun sarsılmaz olduğunu düşünür. Ancak Henri'ye aşık olunca Rosa için işler değişir.
Augusten Burroughs, alkolik bir baba ile psikolojik sorunları olan bir annenin kavgaları arasında büyümüş bir gençtir. 14 yaşına geldiğinde annesi babasından boşandıktan sonra, Augusten için annesi bir rol modeli haline gelir. Annesi ise kendini başarılı bir şair zanneden kimlik bunalımı içinde bir kadındır. Oğlunun sorumluluğunu daha fazla kaldıramayacağını düşünen Deirdre, psikatristi Dr. Finch'in isteği üzerine oğlunu Finch'in evine yerleştirir. Deliler arasında büyüdüğünü düşünen Augusten'in fikri Finch'in ailesini görünce değişir. Bu çatlak ailenin bir parçası olmakta da pek gecikmeyecektir * Akıl hastanesini andıran bir ev, deliler koğuşundan fırlamış tiplemeler... Hayatlarındaki tek kural abuk sabuk bir Hope oyununun anlamsız yasaları, anne figürü adeta silinerek yok edilmiş; baba, karizmasıyla yaşayan bir piskopat... Tanrıyla, bilimle, seksle,sanatla, kısaca bulabildikleri her şeyle kafayı bozmaya çalışan,delirmekten başka çareleri kalmamış karakterlerle dolu bir film.
Ebru, gazetecilik bölümünde okuyan genç bir kızdır. Bir yurtta kalan Ebru, yurt hakkında kendisine anlatılan hikayelere başlarda pek kulak asmaz. Ancak, yurtta kaldığı sırada başına gelen korkuç olaylar, Ebru'nun yurdu araştırmasına neden olur. Genç kız çok geçmeden kendisine musallat olan varlıkların, geçmişte yurtta kaybolan kızlarla ilgili olduğunu keşfeder. Yurt ile ilgili korkunç gerçekleri öğrenen Ebru, kendisini bu sırada insanlar ve cinler arasında yıllırdır var olan bir anlaşmanın bozulmasını sağlayacak bir ayinin ortasında bulur...
Gazeteci olan Ebru, bir ruh sağlığı merkezinde akıbeti belli olmayan kayıp kadın hastabakıcıları haberlerini araştırmak için bir plan yapar ve ruh sağlığı merkezinde hastabakıcı olarak işe başlar. Yaptığı planın önceleri işe yaradığını düşünen Ebru bir anda kendisini bir hasta olarak bulur. Artık burada diğer hastalar gibi tedavi görüyordur. Ancak Ebru, daha önceden haberin kaynağı ile ilgili olabileceğini düşündüğü fotoğrafı paylaştığı, Kerem’in bu fotoğrafı detaylı olarak soruşturması nihayetinde, ruh sağlığı merkezinde yıllar öncesine dayanan, sırlarla dolu olayların gizemi ortaya çıkmaya başlar. İkilimizin bu izbe yerdeki gerilim ve korku dolu zor yolculuğu başlamıştır.
Yıllar önce kızlar yurdunun kapısının önüne bırakılan Burcu bebek, yurdun sahibesi Zahide tarafından evlatlık alınmış, çaresi bulunmayan bir beyin hastalığı olduğu düşüncesiyle 20’li yaşlarına kadar insanlardan uzak bir şekilde kilitli kapılar ardında büyütülmüştür. Konuşamaz ve vahşi bir hayvan kadar hırçındır. Yurtta kalan kız öğrencilere zarar vermemesi için Zahide onu odasından dışarı çıkarmasa da onun tüm yurdu saran çığlıkları, yurttaki kızların geceleri birbirlerini korkutmak için anlattıkları ve Burcu’nun içinde cin olduğunu iddia eden korku hikayelerine konu olmaktadır. Yurda yeni kayıt yaptırmış olan Kübra, kendisine karşı üstünlük kurmaya çalışan Funda ve arkadaşlarının zorbalıklarıyla zor günler geçirmektedir. Birkaç yıl önce annesini doktorların hatasıyla ameliyat masasında kaybetmiş, başka insanların kendisi gibi acı çekmesini istemediğinden de üniversitede hemşirelik bölümünü seçmiştir.
Tek bacakla doğan ancak yılmaz ruhu ve kırılmaz azmi sayesinde tüm zorluklara meydan okuyup hayallerini kovalayan Anthony Robles'ın ilham verici gerçek hikâyesi.
1860'lı yıllarda, son derece bağımsız olan Fransız-Kanadalı Vivienne Le Coudy, Danimarkalı göçmen Holger Olsen ile birlikte, Nevada'nın tozlu Elk Flats kasabasında bir hayat kurma yolculuğuna çıkar. Holger, büyüyen İç Savaşta Birlik için savaşmaya gitmeye karar verdiğinde, Vivienne kendine yetmek zorundadır; bu, yolsuz bir belediye başkanının kontrolündeki bir kasabada kolay değildir.