IRA ile ilgili olarak çekilmiş filmde, Bobby Sands'in insanlık dışı muamelelere maruz kalışındaki sertliği adeta yaşıyorsunuz. Diyalogsuz sahnelerin vuruculuğu ile başlayan film, tüm filme yayılan dehşetli gerçeklik duygusu ile izleyeni kavrıyor.
Mahkumların battaniye ve yıkanmama eylemleriyle ilerleyen direnişleri, altı hafta süren açlık grevi ile doruğa çıkıyor. Hayatı mücadele ile geçmiş Sands’ın kendi vücudunu yaşamının son savaş alanı olarak addedmesiyle yaşanan dramatik süreç muazzam bir etkileyicilikle gözler önüne seriliyor.
Filmin etkileyiciliği sadece Sands önderliğindeki mahkumların direniş destanından ibaret değil. Zira hapishane mahkumlar için olduğu kadar gardiyanlar için de tam bir cehennem. Gardiyanların da alt üst olmuş psikolojisini izliyoruz filmde.
Nisan 2010'da Quintanilla Ailesi, uzun süredir ziyaret etmedikleri kırsalda yer alan eski çiftlik evlerine bir gezi düzenler. Bu çiftlik evi, yıllar önce kaybolan bir kız çocuğuyla ilgili eski bir efsaneye ev sahipliği yapmaktadır. Rivayete göre, bu genç kız ormanda kaybolmuş ve ardından hayaleti çevredeki ormanlık alanda görülmeye başlamıştır. Ailenin genç çocukları Cristian ve July, meraklarına yenik düşerek bu gizemli hikayenin peşinden gitmeye karar verirler. Ellerine aldıkları kamera ile çevredeki sırları çözmeye çalışırlar.
Beş gün süren bu gizemli araştırma sonucunda, talihsizlik Quintanilla Ailesi'ni bulur. Aile fertleri, trajik bir şekilde öldürülmüş olarak bulunurlar. Olay yeri incelemeleri sonucunda, cinayetlerin nasıl gerçekleştiği konusunda hiçbir ipucu bulunamaz. Ancak, Cristian ve July'nin ellerinde tuttukları kamera, olayların ardındaki korkunç gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için bir umut ışığı olur. Kamera kayıtları, bu esrarengiz ve ürkütücü olayın perde arkasını aydınlatmada kilit bir rol oynar. Ormanda kaybolan kızın hayaleti ve ailenin başına gelenler arasındaki bağlantı, kaydedilen bu görüntülerde saklıdır. Bu film, sıradan bir aile gezisinin nasıl korku dolu bir hayatta kalma mücadelesine dönüşebileceğini gözler önüne seriyor.
Bir roman yazarı, gelecekte geçen bir roman yazmaya başlar. Ancak bu esasında geçmişte yaşanan olayları biraraya getirir. Bu romanda, gizemli bir tren vardır ve bu tren, yolcularını geri dönmek istedikleri hatıralarına ulaştırmaktadır. Bu da 2046 isimli bir durağa ulaştıklarında mümkün olacaktır. Ancak insanlara göre bu sadece bir söylentidir, çünkü 2046'ya giden kimse bir daha geriye dönememiştir. Bir kişi hariç...
Wong Kar Wai dünya sineması için son derece büyük anlamlara sahip bir sinemacı. Uzakdoğudan anlattığı tüm hikayeler, kıtalararası yayılma başarısını gösterdi. 2046 ise bu yapıtlar arasında en çok sivrilenlerden.
Bu hikaye, iklim değişikliklerinin yarattığı ciddi sorunlarla karşı karşıya kalan bir dünyada yaşayan bir ailenin hayatta kalma mücadelesini anlatmaktadır. Küresel ısınmanın sonucu olarak donma noktasına gelen hava sıcaklıklarına karşı nasıl bir yaşam mücadelesi verdiğini, nasıl direndiğini ve nasıl ayakta kaldığını görüyoruz.
Bu ailenin başından geçenleri okudukça, dünyanın kalbi olan doğanın ne kadar hassas olduğunu ve nasıl dikkatlice korunması gerektiğini anlıyoruz. Onlar, soğukla mücadele ederken, aynı zamanda gıda temin etme, sıcak bir barınak sağlama ve sağlıklarını koruma gibi zorluklarla da baş etmek zorunda. Kendi hayatları için gereken her şeyi sağlamak adına, aile bireyleri hayatta kalmanın her türlü zorluğunu bir arada yaşamaktadırlar.
Bu hikaye, iklim değişikliği konusunda hepimizin üzerine düşen sorumlulukları hatırlatır. Aynı zamanda, hayatta kalmanın ne demek olduğunu ve bu durumda insanların neler yapabileceğini gösterir. Her ne kadar bazen umutları tükenmiş gibi görünseler de, bu ailenin hikayesi bize hayatta kalma gücünün ve insan ruhunun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Randall Raines, uzun zamandır suça bulaşmamış olan eski ve önemli bir araba hırsızıdır. Bir gün kendisini ziyarete gelen bir arkadaşı ondan kardeşinin hayatını kurtarmak için yardım ister. Randall, o an, hiç istemiyor olsa da eski işine geri dönmek zorunda olduğunu fark eder. Tek bir gecede elli adet araba kalmak zorundadır. Randall 'Memphis' Raines, eski ününü sürdürebilmek için bu zorlu görevin üstesinden gelmeye çabalayacaktır.
Kırk yaşındaki Andy halen cinsel ilişki yaşamamıştır. Oysa hayatının diğer kısımları gayet başarılı bir biçimde devam etmektedir. Elektronik mağazasında çalışmaktadır. Çizgi roman koleksiyonuna sahiptir. Zevkle döşenmiş bir evde yaşar ve iyi arkadaşları vardır. Bir gün arkadaşları Andy’nin yegane sorunu olan şu seks meselesini çözmeye karar verirler. Ona ellerinden geldiğince destek vererek kendine güvenmesini sağlamak için uğraşırlar. Andy uzun süre bunlardan etkilenmez ta ki 3 çocuk annesi Trish ile karşılaşana dek. Arkadaşları nihayet amaca ulaştıklarını düşünürlerken ikilinin, ilişkilerine “seks yok” kuralı koyarak başladıklarını öğrenirler.
Tete ve Masal: Rüyalar Diyarı, babaannesinin hastalığıyla mücadele etmek amacıyla zorlu bir yolculuğa çıkan küçük bir kızın hikayesini konu ediyor. Babaannesinin hastalandığını öğrenen küçük bir kız, onu kaybedeceğini düşünerek büyük bir endişeye kapılır.Bu durumu kabullenmeye niyeti olmayan küçük kız, masallarla dolu sihirli bir yolculuğa çıkar. Bilinçaltının da ona eşlik ettiği bu yolculuk hem kendini tanımasını, hem de içindeki gücü keşfetmesini sağlayacaktır.
Unstoppable, tek bacakla doğmuş ancak yılmaz ruhu ve kırılmaz azmi sayesinde zorluklara meydan okuyup hayallerinin peşinden giden Anthony Robles'ın ilham verici gerçek hikayesini anlatıyor. Sadık annesi Judy'nin sarsılmaz sevgisi, desteği ve koçlarının teşvikiyle Anthony, Arizona State Güreş takımında bir yer kazanmak için zorluklarla mücadele eder. Ancak NCAA Şampiyonu olma yolundaki nihai arayışına ulaşmak için fiziksel ve zihinsel olarak sahip olduğu her şeyi talep edecektir.
Ölümsüz, vahşi bir cinayete kurban giden genç aşıkların hikayesini konu ediyor. Eric Draven ve nişanlısı Shelley bir haydut çetesi tarafından vahşi bir saldırıya uğrayarak öldürülür. Ancak çok geçmeden Eric, gizemli bir karga tarafından canlandırılır ve kendisine gizemli güçler verilir. Bu durumun ardından Eric, kendisinin ve Sehllet’in katillerine yaptıklarının bedelini ödetmek için eşi benzeri olmayan bir intikam yolculuğuna çıkar.
Klara, hayatının en korkutucu ve zorlu deneyimini yaşamak üzeredir. Karşısındaki kişi, Takvim Katili olarak bilinen acımasız bir suçludur ve ona dehşet verici bir tercih yapması gerektiğini söyler: Eğer kocasını öldürmezse, bugün hayatı son bulacaktır. Bu sıra dışı ve tehlikeli durumun ortasında, Klara'nın umudu Jules olur. Jules, yalnız kadınların evlerine güvenle dönebilmesi için hizmet veren bir telefon hattında gece vardiyası yapan bir çalışandır.
Klara yardım için Jules'u aradığında, telefon hattıyla başlayan bu sessiz bağlantı, kaderin acımasız cilvesiyle birlikte hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Jules, bir yandan Klara'yı sakinleştirmeye çalışırken, bir yandan da ona rehberlik eder. Tek bir telefon hattıyla kurulan bu iletişim, Klara'nın kurtuluşu için tek umuttur.
Zaman daralırken, Jules'un rehberliği ve Klara'nın kararlılığı her saniye daha da önem kazanır. Takvim Katili'nin giderek daha da yaklaşan tehlikesi, bu iki kadını bir araya getirerek zorlu bir yarışın içine sürükler. Film, gerilim ve heyecanın doruklarında dolaşarak izleyiciye nefes kesici anlar sunar. Klara'nın ve Jules'un hikayesi, izleyicileri ekran başına kilitleyecek, her anı dikkatle takip etmeye davet eden bir yapım.