Deadpool ve Wolverine, büyük bir tehlikeye karşı Wolverine'i ikna ederek onunla birlikte savaşan Deadpool'un hikayesini konu ediyor. Wade Wilson’ın bir paralı asker olarak geçirdiği günler ve Deadpool kimliği artık geride kalmıştır. O şimdi sivil hayatta varlık göstermek için çabalar. Wade, yeni hayatına alışmaya çalışırken, büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalınca harekete geçmek zorunda kalır. Ancak bu tehlike ile tek başına baş etmesi zordur. Bu yüzden Wade en az kendisi kadar isteksiz olan Wolverine'i yardım etmesi için ikna etmeye çalışır.
Adalet 3: Son, biri haksızlığa uğradığında adaleti sağlamak için acımasız geçmişinden gelen yeteneklerini kullanmak zorunda kalan eski hükümet ajanı Robert McCall'İn maceralarını konu ediyor. Bir hükümet suikastçısı olan Robert McCall, ezilenlerin yanında olup, adaleti sağlamaya çalışarak teselli bulur. Suikastçı olarak çalıştığı hayatından vazgeçen Robert, geçmişinde yaptığı korkunç şeylerin yükünü taşır ve kendisini affetmek için çabalar. Sonunda Güney İtalya’da kendisini yeniden evinde hisseden Robert McCall, burada kendisine yeni bir dünya inşa etmeye çalışır. Ancak çok geçmeden yeni arkadaşlarının yerel mafyanın kontrolünün altında olduğunu öğrenir. Çok geçmeden olaylar tehlikeli bir hal alınca McCall, arkadaşlarını korumak için ipleri eline almak zorunda kalır.
Hiç unutulur mu okul yılları? Hele ki lise dönemi en sıradışı dönemlerin yaşandığı muazzam anlara tanıklık etmiştir. İşte, işinde gayet iyi bir halka ilişkiler uzmanı Marni (Kristen Bell) ağabeyinin (Jimmy Wolk) dünya evine girmesi sonucu memleketine yapacağı yolculuk neticesinde "lise" yıllarına feci bir geri dönüş yaşayacaktır. Çünkü onun lisedeki baş belası (Odette Yustman) ile evlenen öz abisidir! Kız, yıllar önce yaptığı tüm kötülükleri unutmuştur. Daha sonra gelinin sosyetik teyzesi (Sigourney Weaver) içeri girer ve Marni'nin pek de sosyetik olmayan annesi de (Jamie Lee Curtis) kendisinin lise yıllarındaki düşmanıyla yüz yüze gelir. Savaş baltaları gömüldükleri yerlerden çıkarılmış, pençeler bilenmiştir ve unutulmak istenen yegane insanla tekrar yüzleşme sonucu çılgın bir komedi ortaya çıkar.
Yedi, seri cinayetler işleyen bir katilin peşine düşen iki polis dedektifinin hikayesini anlatıyor. Bir seri katil 7 ölümcül günahı işleyenleri kendi yöntemleriyle öldürmektedir. Yedi Ölümcül Günah, Hıristiyanlık inançlarına göre Kibir, Açgözlülük, Şehvet Düşkünlüğü,Kıskançlık, Oburluk,Yıkıcılık ve Tembellik'tir. İki polis dedektifi bu seri katilin peşindedir. Film, Amerika'da gösterime girdiği hafta 14.000.000 dolar gelir elde etmişti. Yönetmen David Fincher imzalı film,sürükleyici konusu ve oyuncuların performanslarıyla tüm dünyada gişede büyük başarı yakalamıştı. Başrollerde Brad Pitt, Morgan Freeman, Gywneth Paltrow var. En iyi kurgu dalında 1996’da ödüle aday olan film bu ödülü alamamıştı. Özellikle sürpriz ve çarpıcı finali ile şimdiden sinema tarihinde bir klasik olarak yerini aldı.
Bu devam filminde işler biraz karışıyor gibi görünüyor. Türlü kimliklere bürünerek bir hırsızın peşine düşen ajan Malcom Turner’ın bu seferki işi biraz daha ciddi görünüyor. Ucunda ülkenin geleceği vardır. Nihayetinde bir bilgisayar virüsünün tehdidi altındaki güvenlik dosyalarını korumak, ülkeye sahip çıkmak demektir. Bu işin üstesinden gelebilmek için de virüsün sahibi Tom Fuller’in etrafında olması gerekir. Rastlantı bu ya Tom’un da özel hayatında bir çocuk bakıcısına ihtiyacı vardır. Malcom için yine kılık değiştirme zamanıdır.
Duygusal anlamda yoğun ve hareketli bir film olan Vatansever’in kahramanı, Mel Gibson’un canlandırdığı Benjamin Martin karakteri. Savaşmaya pek de hevesli olmayan bir kahraman Benjamin Martin: Fakat çarpışmalar çiftliğinin sınırına dayanıp da İngilizler Benjamin’in değer verdiği insanları tehdit etmeye başlayınca, kendini Amerikan Devrimi’nin içinde buluveriyor.
İdealist bir vatansever olan oğlu Gabriel’la birlikte silah kuşanıp Amerikan milislerinin başına geçiyor ve 'kırmızı urbalılarla' göğüs göğüse çarpışıyor. Bunlar olurken, kendi ailesini korumasının tek yolunun genç Amerikan ulusunu topyekün bağımsızlığa taşımak olduğunu keşfediyor kahramanımız - fakat karanlık geçmişi, savaşta da peşini bırakmıyor...
Epik anlatı içinde kişisel drama yer veren The Patriot, konu itibarıyla Roland Emmerich’in daha önceki filmi Kurtuluş Günü’ne benzetiliyor. Çünkü her iki yapım da, Amerikan milliyetçiliğine övgü içeriyor.
ABD'nin Irak'ı işgal ettiği günden bu yana Hollywood'un çektiği film sayısı Bağdat'a düşen bombaların sayısını geçmiş olmalıdır. İşte Toprak Altında filmi de bu minvalde değerlendirebileceğimiz yapımlardan biri. Paul Conroy Irak’ta çalışan Amerikalı bir kamyon şoförüdür. Bir grup Iraklı direnişçi Paul'u derdest eder. Paul, gözünü açtığında ölümle burun buruna olduğunu görür. Uyandığında kendisini bir tabutun içinde gömülü halde bulmuştur. Oraya nasıl ve kim tarafından getirildiğini bilmemektedir. Ölmemek için zamana karşı yarışmak ve klostrofobinin doruklarındaki bu kabusu atlatmak zorundadır.
Vampir olmanın doğasında da zorlayıcı koşullar vardır. Hele ki söz konusu kişi henüz on altı yaşında bir kız ise. Saya, ne yazık ki bir yandan vampir diğer yandan da insan soyuna aittir. Vampir anne ile insan babadan gelmiştir. O hayatını samuraylık ve dünyayı vampilerden arındırmay misyonuna adar. İşin zor kısmı ise hayatta kalabilmek için onun da kana ihtiyacı vardır. Gizli yürütülen bir iş için görev yaparken Tokyo’da üssü bulunan Amerikan ordusuna gönderilir. Tam da burada vampirlerin en büyüklerinden olan Onigen’i ortadan kaldırma fırsatını ele geçirdiğine inanır. Tüm güçleri ile kuşanarak mücadeleye girer. Genaralin kızı ile kuracağı ilişkinin onu ne yönde etkileyeceği ise ayrı bir konudur.
Edebiyat tarihinde "Zenginden Alıp Fakire Veren Kahtaman" miti olarak karşımıza çıkan ilk masal figürüdür Robin Hood. Dolayısıyla neredeyse beyazperde tarihiyle eşit bir zaman aralığında çeşitli Robin Hood uyarlamaları da çekilmiştir. En meşhurlarından olan Kevin Costner'lı Robin Hood'un beyazperde'deki müthiş gişe başarısından sonra bu defa da Russell Crowe versiyonlu bir Robin Hood ile karşı karşıyayız. 13. yüzyıl İngiltere'sinde Robin Hood ve yoldaşları, yaşadıkları köydeki yozlaşmanın karşısına dikilmiş, krala karşı isyana kalkışarak güçler dengesini sonsuza kadar değiştirmişlerdi. Kimilerince hırsız, kimilerince kahraman olarak nitelenen bu mütevazı adam, kendi halkının özgürlük ve devrim sembolü oldu. Kral Richard'ın ordusunda Fransızlara karşı hizmet verirken sadece kendi çıkarlarını düşünen Robin, Nottingham'a gittiğinde despot ruhlu şerifin baskısı ve ağır vergilerle inim inim inleyen bir kasabayla karşılaşır. Orada Lady Marion adlı dul bir kadına aşık olur. Ancak Lady Marion'ın, ormanlardan gelen bu adamın hareketleri ve kimliğiyle ilgili bazı kuşkuları vardır. Sevdiği kadının kalbini kazanmak ve kasabayı kurtarmak isteyen Robin, kendi yaşam tarzına uygun insanlardan bir çete kurar. Şerifin adaletsizliğini yok etmek için üst sınıftan işbirlikçileri teker teker avlamaya başlarlar. Robin ve adamları, hayatlarının en büyük macerasına yelken açarlar. Bu sıradışı kahramanlar ve müttefikleri, ülkeyi kanlı bir iç savaşın içine düşmekten kurtarıp İngiltere'ye bir kez daha zaferle döneceklerdir.
Yakın gelecekte geçen filmde The Union adlı bir şirket oldukça donanımlı ve pahalı mekanik vücut organları geliştirirler ve insan yaşamını uzatır ve geliştirirler.
Bu tıbbi gelişmenin kötü tarafı, ödemeler yapılmadığında şirket Repo Adam’ını yollayarak 'ürünü' geri alır. Remy, en iyi organ repo adamıdır. Fakat kendisi bir kardiyak sorunu yaşayınca ödemeleri yapamaz ve şirket Remy’nin ortağı Jake’yi, Remy’nin kalbini almak için gönderir.