Cindi (Kailey Hyman), New York’a gitmek için son feribota biner, ancak bu yolculuk kısa sürede ölümcül bir kâbusa dönüşür. Yolcular teker teker ortadan kaybolurken, ortaya vahşetle beslenen korkunç bir yaratık çıkar: Screamboat Willie (David Howard Thornton) adında kana susamış bir fare, ardında kan ve dehşet dolu bir iz bırakır.
Denizin ortasında kapana kısılan hayatta kalanlar, artık hayatta kalmak için tek bir yol olduğunu fark eder: ya bu canavarla yüzleşip mücadele edecekler ya da karanlığa yenik düşecekler. Gerilim dolu bir yaşam mücadelesi başlar.
Afganistan'da görev yapmış bir savaş gazisi olan Merit (Sonequa Martin-Green), geçmişin izlerini hâlâ taşımaktadır. Ordudan en yakın arkadaşı Zoe’yi (Natalie Morales) kaybettikten sonra, onun hayali varlığıyla yaşamaya devam eder. Bu durum, ailesiyle arasındaki bağı zedeler. VA danışmanının (Morgan Freeman) desteği, annesinin (Gloria Reuben) katı sevgisi ve beklenmedik bir ilişki bile, Merit’in Zoe ile kurduğu içe dönük ve dengesiz arkadaşlığını sarsmaya yetmez.
Ancak her şey, uzun zamandır görüşmediği dedesi (Ed Harris) ailenin eski göl evine çekilip zihinsel olarak çözülmeye başladığında değişir. Artık yardım etmeyi reddeden bir adamın en çok ihtiyaç duyduğu şey, tam da bu yardımdır.
Yann’ın tek bir tutkusu vardır: dünyayı gezmek. Bu hayalini gerçekleştirmek için fırsat ayağına geldiğinde tereddüt etmez. Dünyaca ünlü Le Guide du Routard, dünya turu için gezgin aradığını duyurduğunda hemen başvurur ve işe kabul edilir.
İlk görevi ise Marakeş’te, sadece 5 gün içinde 40 farklı adresi denetlemektir.
Ancak Yann önemli bir şeyi gizlemiştir: Daha önce hiçbir yolculuğa çıkmamıştır. Başta hayalindeki iş gibi görünen bu macera, zamanla tahmin ettiğinden çok daha zorlu bir sınava dönüşecektir…
Atapuerca’nın arkeolojik kazı alanlarında genç bir kadının ritüel şekilde öldürülmesi, altı yıl önce benzer bir dehşeti yaşamış olan küçük kasabada eski korkuları yeniden uyandırır ve toplumu derin bir psikolojik çöküntüye sürükler.
Zulmün ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü hayali bir kasaba... Bharathi’nin dediğine göre, Tanrı bile bu karanlık Lanka’ya adım atmaya cesaret edemez. Kara paranın ve ölümlerin gölgesinde yaşayan halk için tek umut, adaleti sağlamak üzere gelen Jaat olur.
Bir zamanların korkulan mafya lideri, artık silahları bırakıp ailesiyle sakin ve huzurlu bir hayat kurmak ister. Ancak geçmişteki kanlı hesaplar ve düşmanlıklar hâlâ peşindedir. Kaçmak yerine geçmişiyle yüzleşmeyi seçer ve karanlık gölgeleri bir bir aşarak özgürlüğüne kavuşur.
İki dünya savaşı arasında geçen dönemde, farklı geçmişlere sahip bir grup insan, Galápagos’taki Floreana adasında yeni bir yaşam kurmak ister. Alman doktor Dr. Friedrich Ritter (Jude Law) ve sevgilisi Dore Strauch (Vanessa Kirby), hem doğayla iç içe yaşamak hem de Dore’un hastalığına çare bulmak için yola çıkar. Hikâyeleri medyaya yansıyınca, savaş gazisi Heinz Wittmer (Daniel Brühl) ailesiyle birlikte onlara katılır. Başta zorlansalar da, doğaya uyum sağlamayı öğrenirler.
Ancak her şey, kendini barones ilan eden Eloise (Ana de Armas) ve iki sevgilisinin adaya gelişiyle değişir. Lüks bir otel kurma hayaliyle gelen Eloise, adadaki huzuru bozarak entrikalarla herkesi birbirine düşürür. Gerilim giderek tırmanır ve olaylar beklenmedik sonuçlara yol açar.
Drop: Kabul Et veya Reddet, yıllar sonra ilk randevusuna çıkan Violet'in hikayesini konu ediyor. Dul bir anne olan Violet, yıllar süren yalnızlığın ardından yeniden bir randevuya çıkma cesaretini gösterir. Henry ile tanışması başlangıçta ümit verici olsa da, bu romantik atmosfer kısa sürede bozulur. Violet'in cep telefonuna gelen anonim mesajlar, randevusunu adeta bir kabusa dönüştürür. Bir yabancı, Violet'i talimatlarına tam olarak uymadığı taktirde oğlu Toby'yi ve kız kardeşi Jen'i öldürmekle tehdit eder. Violet, bilinmeyenin bir aracı olmadan ve kendini tamamen ona teslim etmeden önce ailesini kurtarmanın bir yolunu bulmalıdır.
Maddi sıkıntıların pençesinde olan Claudio Gómez, şiddet eğilimli bir müşterisine olan borcunu ödeyebilmek için umutsuzca Eagle Pass’a gitmeye karar verir. Planı, kamyonetini satıp parayı toparlamaktır. Ancak vardığında, kimsenin aracıyla ilgilenmediğini fark eder. Çaresiz kalan Claudio, sigortadan para almak için kamyonetini kaza süsü vererek yok etmeye karar verir. Ancak planı istediği gibi gitmez ve kamyonetini Torreón yakınlarında terk etmek zorunda kalır.
Geçmişteki dolandırıcılık ve yalan dolu hayatını geride bırakıp temiz bir sayfa açmak isteyen Claudio tam yeni bir başlangıç yapacakken, Torreón polisinden gelen bir haber her şeyi altüst eder: Kamyoneti bulunmuştur, hem de içinde bir cesetle birlikte. Üstelik ölen kişi, bölgenin en tehlikeli suçlularından biri olan "El Rojo"nun oğludur. Claudio’nun başı şimdi sandığından çok daha büyük bir beladadır.
İradesi dışında evlendirildiği düşünülen bir Hintli kızı Pakistan'dan ülkesine geri getirmeye çalışan bir Hintli diplomat.